Kesişimsellik; Sermaye, Sivil Toplum, Yerel ve Merkezi Yönetimler vs. Birey
Dünyanın bir yerinde fabrikalar kuruluyor, o fabrikaların çevresel ayak izleri dünyanın başka bir yerinde suların yükselmesine neden oluyor ve o bölgeden insanlar göç etmek zorunda kalıyor. Göç, ailelerin hane gelirinin azalmasına neden oluyor ve bu durum da aile içi şiddeti, çocuk işçiliğini veya çocukların evlilik yolu ile istismarını arttırabiliyor. Meseleye biraz daha derin bir bakış açısı sunulacak olur ise;
Matematikçi ve meteorolog Amerikalı Edward Norton Lorenz (1917–2008) Amazon Ormanları’nda bir kelebeğin kanat çırpması, ABD’de bir fırtınanın kopmasına neden olabileceğini iddia etmiştir.
Bilimsel araştırma esnasında bir yanlışlık ile ortaya çıktı;
Lorenz, hava durumu tahminini modellemek için yaptığı bir deneyde, başlangıç verisini 0.506127 yerine 0.506 olarak girdiğinde çok farklı bir sonuç oluşmuştu. Lorenz bu deneyden yola çıkarak ilk koşullardaki küçük bir değişikliğin muazzam ve uzun vadeli sonuçlar doğurabileceği sonucunu çıkardı.
Şimdi bir tanım yapmak gerekirse;
Kelebek etkisi, en basit hali ile, bir sistemin başlangıç verilerinde küçük değişiklikler yapıldığında öngörülemez ve büyük sonuçların doğabilmesidir.
Bugün sadece hava durumu gibi bilimsel olaylarda değil, aynı zamanda ekonomi, psikoloji, felsefe ve politika gibi başka alanlarda da kullanmaya başlamıştır. En çok kullanılan ve bilimsel olmayan örneklerden biri de şudur; 1905'te Viyana’daki Güzel Sanatlar Akademisi’ne genç bir adam başvurur ve ne yazık ki reddedilir. Bu adam Adolf Hitler’dir ve hayallerini gerçekleştiremeyince Alman ordusuna katılır. Hikayenin sonrasını zaten biliyorsunuz… (1)
Tabii bilimsel olarak da pek çok örnek verilebilir. Bu konuda referanslar bölümüne bakmanız şiddetle tavsiye olunur.
The Good Place isimli dizinin 3. sezon 10. bölümünde; 1534 İngiltere’sinde, Hawkhurst kentinden Douglas Wynegarr’ın, büyükannesinin doğum günü için ona bir deste gül verdiği, onları kendisinin topladığı ve büyükannesinin evine yürüdüğü, büyükannesinin çiçekleri görünce çok mutlu olduğu ve bu eylem karşısında Douglas’ın iyi yer ve kötü yer puan sistemi bakımından 145 artı puanla ödüllendirildiğini seyrediyoruz. Ancak, 2009'da Maryland, Scaggsville’den Doug Ewing de büyükannesine bir deste gül vermesine karşılık aynı puan sisteminde dört puan kaybediyor! Neden? Çünkü Doug, bir serada yetiştirilen gülleri cep telefonundan sipariş etmişti. Çiçekler zehirli böcek ilaçları ile yetiştirilmişti ve göçmen işçiler tarafından emek sömürüsü ile toplanılmıştı. Hem de binlerce mil öteden teslim edilerek büyük bir karbon ayak izi bırakmıştı ardında. Üstelik söz konusu çiçek satışından elde edilen kâr, kadın çalışanlarına cinsel taciz niteliğinde fotoğraflar gönderen ırkçı bir milyarder CEO’nun cebine girmişti…
Her şeyin birbirine bu kadar komplike olarak bağlandığı bir dünyada, mevcut sistemler sorunları çözmekte bu kadar yetersiz kalıyorken artık şirketler sosyal girişimler gibi insan haklarına saygılı ve sürdürülebilir, sorun yaratmak yerine sorunlara çözüm üretebilen bir yapıya kavuşmalıdır. Şirketlere bu konularda yükümlülük getiren pek çok AB regulasyonu ve regulasyon taslağı yakın dönemlerde kabul edilmiş veya gündeme getirilmiştir. Bu düzenlemeler şirketlere genelde bir belirli bir tarih belirterek vade tanımaktadır. Şirketlerin bu süreleri çok iyi kullanmaları gerekiyor.
Öte yandan sivil toplum örgütleri hak odağındaki çalışmalarını yürütürken kurumsal bir yapıya kavuşmalı; etki odaklılık, ölçeklendirilebilirlik gibi yöntem ve enstürmanlarla çalışmalarını daha güçlü bir zeminde inşa edebilmelidir.
Şirketler sosyal girişimler gibi, sivil toplum örgütleri de şirketler gibi düşünmek zorunda. Peki merkezi ve yerel yönetimler?
Yönetimlerin yapacağı en önemli şeylerden biri de kuşkusuz ki katılım hakkını anlamlı bir şekilde tesis edebilmek. Örneğin bir yerel belediye, en büyük paydaşı olan hemşehrilerin en öncelikli sorunlarını, kaygılarını, arzu ve isteklerini anlayamazsa sorunların çözümünde etkisiz bir unsur olarak kalmaya devam edecektir. Öznelerin ne düşündüğünü varsaymak yerine bizzat onlarla görüşebileceği çeşitli yöntemleri, iyi uygulama örneklerini benimsemeleri ve derhal uygulamaya koymalıdır.
Einstein’e atfedilen bir söz vardır; “Sorunları onları çözen zihniyetle çözemezsiniz.” şeklinde. Bizler de, dünya nüfusunun her gün arttığı, henüz karşılaşmadığımız sorunların da beraberinde geldiği bir dünyada mevcut mekanizmalarla bir yere varamayacağımız ortada. O yüzden yeni nesil liderlik anlayışları geliştirme ihtiyacımız muhakkak!
— vs. Birey
Mevcut resme seyirci kalmak istemeyen, çözümün bir parçası olmak isteyen ama bunu nasıl yapacağı konusunda kafa karışıklığı yaşayan bireyler olarak hali hazırda yaptığımız iyi şeyleri yapmaya devam etmek önemli.
Söz gelimi çocuk hakları konusunda bir şeyler yapıyorum ama ne yaptığımı tam olarak bilmiyorum diyorsanız sadece yaptığınız işi tutkuyla yapmaya devam edin. Unutmayın her eylemin muhakkak bir karşılığı var.
“Her şey geri döner — ama dönüşmüş olarak.” (Kierkegaard)